Amat - İhsan Oktay Anar
17. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu döneminde Amat adlı geminin çıktığı seferde yaşanan mistik olayları dönemin denizcilik teknikleri ve terimleriyle birlikte anlatan İhsan Oktay Anar'ın güzide eseridir.
Erdoğancan Yüksel
4 dakika 25 saniye okuma süresi
Amat - İhsan Oktay Anar
Erdoğancan Yüksel
4 dakika 25 saniye okuma süresi
17. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu döneminde Amat adlı geminin çıktığı seferde yaşanan mistik olayları dönemin denizcilik teknikleri ve terimleriyle birlikte anlatan İhsan Oktay Anar'ın güzide eseridir.
Amat - İhsan Oktay Anar Konusu:
İhsan Oktay Anar'ın "Amat" adlı eseri, 17. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu döneminde geçen bir denizcilik hikayesidir. Osmanlı donanmasına bağlı gizemli ve mistik bir gemi olan Amat, geminin kaptanı Diyavol Paşa komutasında Akdeniz'de iki Osmanlı gemisini batıran korsanların izini sürmek ve onlarla savaşmak amacıyla görevlendirilmiştir.
Başlarda her şey normal seyrinde ilerlemekteyken, kısa süre sonra tuhaf olaylar yaşanmaya başlanmıştır. Zaman geçtikçe mürettebat, geminin lanetli olduğuna inanmaya başlamıştır. Zira denizde peşlerini bırakmayan kötü olaylar bir lanetin işareti gibi görünmektedir. Geminin mürettebatı bir yandan seferde karşılaştıkları düşman gemileri ile mücadele ederken diğer yandan kendi içsel çatışmaları ve sorunlarıyla yüzleşmektedir. Roman sonsuzluğun ve ölümün kaçınılmazlığına dair derin bir felsefi anlam ile sonlanmaktadır. Ayrıca, Osmanlı döneminin denizcilik kültürüne dair detaylara eserde sıkça yer verilmiştir.
Amat - İhsan Oktay Anar Özeti:
17. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'da bir gemi, sefer için mürettebat toplamaktadır. Gemide yelkenlerin sarılı olduğu serenler hisar edilmiş ve sefer hazırlıkları tez zamanda tamamlanıp gemi yola çıkacağı için mizan direğine mavi bayrak çekilmiştir. Geminin mürettebatına katılım gönüllülük esasına dayanmaktadır. Gemi, Akdeniz'de iki Osmanlı gemisini batıran Avrupalı korsanların izini sürüp onlarla savaşmak üzere devlet tarafından görevlendirilmiştir. Geminin kaptanı ise Kaptan Diyavol Paşa'dır. 40'lı yaşlarının sonlarında, güçlü yapılı, üzerindeki sırma işlemeli kaputla dikkat çeken bu adamın gemiye binmesi, kutsal düzenin bozulması anlamına gelmekteydi ancak bunun henüz kimse farkında değildi.
Gemi personeli büyük bir telaş içindedir, denize pazartesi günü açılmak niyetindedirler. Çünkü salı günü denize açılmak Osmanlı denizcilik kültüründe uğursuzluk olarak kabul edilir ve seferde başlarına bela ve uğursuzluklar geleceğine inanılır. Ancak hazırlıklarını planlandığı gibi tamamlayamazlar. Sefer salı gününe denk gelmiştir ve bu uğursuz olarak gördükleri bu günde yolculuk başlar.
Gemide bulunan herkes, başlarına gelecek felaketlerden habersiz sefere devam etmektedir. Kaptan Diyavol Paşa, kendine bir yardımcı reis seçmeye karar verir ve bu görev için yalnızca iki aday bulunmaktadır: Ali Reis ve Kırbaç Süleyman Reis. Kaptan Diyavol Paşa seçimini yaparken mürettebata kimin daha iyi söz geçirebileceğini görmek istemektedir. Bir tarafta derin bilgiye sahip olmasına rağmen zor karar veren Ali Reis bulunurken, diğer tarafta bilgi bakımından daha sınırlı ancak cesur ve gözü kara olan Kırbaç Süleyman Reis bulunmaktadır. Kırbaç Süleyman Reis, kendini Diyavol Paşa'ya kabul ettirmek için mürettebata kıyıdaki bir köyün minaresine top ateşi açmalarını emreder. Mürettebat, bu emri yerine getirir ve köy camisinin minaresi yıkılır. O esnada kıyıda şarap içmekte olan bir balıkçı minarenin yıkıldığını görür ve şişesini Amat'a doğru fırlatarak "Kafirler!" diye bağırıp küfürler eder. Ali Reis, Kırbaç Süleyman’ın bu hareketinin Kaptan Diyavol tarafından affedilmeyeceğini, bu yüzden kendisinin ikinci kaptan olarak seçileceğini düşünür. Ancak Kaptan Diyavol Paşa, iki reisi de yanına çağırarak ikinci kaptan olarak Kırbaç Süleyman'ı seçtiğini açıklar. Ali Reis bu karara oldukça sinirlenir ve itiraz eder. Bunun üzerine Kaptan Diyavol Paşa Ali Reis'i hapsederek cezalandırır. Artık Kırbaç Süleyman Reis geminin ikinci kaptanı olmuştur.
Gemideki mürettebat, kendi aralarında konuşurken hepsinin geçmişte bir suç işlemiş olduğu açığa çıkar ve bu durum mürettebat arasında bir huzursuzluğa yol açar. Mürettebat gemide mutlaka suçsuz birinin olması gerektiğini düşünerek Eşek İsrafil adındaki borazancı çocuğun geçmişte bir suç işleyip işlemediğini merak ederler. Ona bu soruyu yönelttiklerinde Eşek İsrafil, kendisine cinsel istismarda bulunan babasını öldürdüğünü, yani cinayet işlediğini itiraf eder. Böylece anlaşılır ki, gemideki herkes suçludur ve hiçbirinin geçmişi temiz değildir.
Kaptan Diyavol Paşa Malta'dan ayrıldıktan sonra sancaktaki Osmanlı bayrağını indirterek kendi siyah bayrağının göndere çekilmesini emreder ve siyah sancak çivi ile sabitlenir. Bunun üzerine bir gün Amat denizde seyir halindeyken iki geminin saldırısına uğrar ve mürettebat da karşılık olarak aynı gemilere saldırıya geçer. Bu çatışma sırasında mürettebat, saldırdıkları gemilerin Osmanlı'ya ait olduğunu fark edince durumu Kaptan Diyavol'a bildirirler. Ancak Kaptan Diyavol Paşa, mürettebatı savaşmaya ikna etmek için her birinin kendi rızasıyla gemiye katıldığını söyler ve geçmişte işledikleri günahları tek tek sayarak savaşmaktan başka bir kurtuluşları olmadığını belirtir. Bu konuşmanın ardından gemidekiler, gönülsüz olarak Osmanlı gemileri ile savaşırlar. Mürettebatın hepsi kendi tercihleriyle günaha batmış ve Amat gemisine binmişlerdir. Bu yüzden de siyah sancak bayrağı altında Osmanlı gemilerine saldırıp her ikisini de batırırlar. Bir süre sonra fark ederler ki aslında aradıkları gemi, kendi gemileridir.
Sonrasında Amat sefer sırasında denk geldikleri Venediklilere de saldırır ve çok çetin bir savaş verir. Bu saldırı esnasında Diyavol Paşa ortalarda görünmez, paşanın denize düştüğü varsayıldığı esnada ortaya çıkar. Ganimet için saldırdıkları Venedik gemisinden Amat'a veba bulaşır ve hastalık mürettebat arasında hızla yayılmaya başlar. Bu sırada Kırbaç Süleyman, gerçekleri öğrenmek arzusuyla Kaptan Diyavol Paşa'nın kütüphanesine gizlice girip çıkmaya başlar. Kaptan Diyavol, bunu fark eder ve Kırbaç Süleyman'a, istediği kitabı ödünç alarak okuyabileceğini söyler, ancak bir kitabı bu izinden hariç tutar ve almasını yasaklar. Bu yasak kitap, Kırbaç Süleyman'ın merakını kamçılar ve yasak kitabı okumaya başlar. Kırbaç Süleyman kitabın içeriğini gördüğünde dehşete kapılır. Kaptan Diyavol Paşa, Süleyman'ın bu yasağı ihlal ettiğini öğrenince öfkelenir ve Sülyeman'ı cezalandırarak vebalıların bulunduğu ambara gönderilir.
Süleyman Reis, ambarın içinde diğer ölülerle beraberken, silahını çekip Amat kelimesindeki “A” harfini hedef alır ve vurur. Böylece Amat (gerçek) sözcüğü mat yani ölüm anlamına dönüşür. Bu hamlesiyle geminin tüm çivileri sökülür ve Navarin yakınlarında, geminin günahkâr mürettebatı sonunda huzurlu bir ölüme ulaşır. Navarin'deki mezarlıkta yer alan meşelerden yapılan Amat, başlangıç noktasına dönmüş olur.
Amat - İhsan Oktay Anar Karakterleri:
- Diyavol Paşa: Amat gemisinin gizemli kaptanıdır. Mürettebatı üzerinde sağlam bir otoriteye sahiptir. Diyavol Paşa, gemideki doğaüstü olayların merkezinde yer alır. Geçmişinde sırlar bulunmaktadır.
- Kırbaç Süleyman Reis: Ali Reis ile verdiği ikinci kaptan olma mücadelesini kıyıdaki bir köyün minaresini top ateşi ile yıktırması sonucu kazanmıştır. Gözü kara ve sert bir kişiliğe sahiptir.
- Ali Reis: Süleyman Reis'in ikinci kaptan olma konusunda gemideki rakibidir. Denizciliği iyi bilen, yetenekli biridir. Süleyman Reis'in ikinci kaptan seçilmesinden sonra Diyavol Paşa ile tartışmış ve bunun sonucunda cezalandırılmıştır.
- Abuzer Reis: Amat gemisinde seyir zabitidir. Denizcilik konusunda oldukça tecrübelidir.
- İbrahim Bey: Gemideki hekimdir. Kendisi gibi hekim olan babasından tıp ilmi hakkında temel bilgiler edindikten sonra hekim olmuştur. Günde beş vakit namaz kılan dinine bağlı bir kişidir.
- Fitilli Daniyal: Attığını vuran, iyi bir nişancıdır. Geçmişte Tunus'ta vurduğu ve hayatında ilk öldürdüğü kişi olan İspanyol Emilio Santos adlı askerin adını kullanmakta, soranlara kendini bu şekilde tanıtmaktadır.
Bu özet ve inceleme, İhsan Oktay Anar'ın "Amat" adlı kitabını okumayı düşünüyorsanız sizin için faydalı olabilir. Amat, zengin denizcilik terimleri içermekte ve dönemin Osmanlı denizciliği hakkında bilgiler vermektedir. İnsanın kendisi ile hesaplaşması, kaderle mücadeleyi ve ölüm korkusunu irdeleyen güzide bir eserdir.