Otomatik Portakal - Anthony Burgess

Can Yüksel

Erdoğancan Yüksel

5 dakika 40 saniye okuma süresi

Bireyin özgürlüğü, suç, ahlak ve devlet kontrolü gibi derin temaları 15 yaşındaki Alex ve çetesinin işlediği suçlar ve sonrasında yaşananlar üzerinden işleyen Anthony Burgess’in 1962 yılında yayımladığı güzide eseridir.

otomatik-portakal

Otomatik Portakal - Anthony Burgess Konusu:

Anthony Burgess'in "Otomatik Portakal" adlı eseri çetesiyle birlikte işlediği suçlardan dolayı hapse atılan 15 yaşındaki Alex'in üzerinde denenen bir tedaviyi ve bu tedavi sonucunda yaşadıklarını konu almaktadır. Alex üzerinde devlet tarafından onu ıslah etmek için Ludovico Tekniği kullanılır. Bu teknik, bireyin şiddet eğilimlerini zorla bastırmayı amaçlayan davranışsal terapi yöntemidir. Alex'e, uzun süreler boyunca şiddet içerikli görüntüler izletilerek tiksinmesi sağlanır. Böylece şiddet içeren her düşüncesinde fiziksel acı çekmeye başlar.

Terapi sonrası Alex, topluma uyum sağlayamaz. Eski çevresindeki durumlar değişmiştir ve atık etrafta polisler şiddet uygulamaya başlamıştır. Alex'in arkadaşları da polis olmuştur ve Alex arkadaşlarının yanına gittiğinde onlardan da şiddet görür. Bunun üzerine Alex intihara teşebbüs eder, fakat bunu başaramaz. Bunun üzerine devlet uygulanan bu tekniğin başarısızlığını kabul eder ve onu eski haline getirir. Daha sonra Alex birkaç kişiyi de yanına alarak yeniden çete kurar. Bir akşam çay içmek için bir mekana gider ve orada eski arkadaşı Pete ile karşılaşır. Pete evlenmiş ve eşi ile birlikte aynı mekanda kahve içmektedir. Alex bu duruma oldukça şaşırır. Eve döndüğünde ise kendisinin de evlenip çocuk sahibi olmak istediğini hisseder. Alex artık büyümüş ve yetişkin bir birey olmuştur.

Otomatik Portakal - Anthony Burgess Özeti:

Alex, dört kişilik bir sokak çetesinin lideridir. Çetenin diğer üyeleri Dim, Pete ve Georgie'dir. Gündüzleri sıradan gençler gibi okulda vakit geçirip ders çalışsalar da, geceleri karanlık işlere bulaşarak masum insanlara saldırmakta ve yaşlıları soyup tehdit etmektedirler. Ancak bu düzen uzun sürmez. Bir gece, Alex ve çetenin en güçlü üyesi Dim arasında küçük bir anlaşmazlık yaşanır. Alex, Dim'i sert bir şekilde azarlayıp onu küçük düşürür. Bu olay, çetenin diğer üyeleri arasında rahatsızlığa yol açar. Artık Alex'in liderliği eskisi kadar güçlü görünmemektedir. Ertesi gün herkes yine kendi işini yapmaya devam etse de, çete içinde ona duyulan saygı gözle görülür şekilde azalmıştır. Bu değişimi fark eden Alex, otoritesinin giderek sarsıldığını hisseder.

Çete üyeleri, Alex'in son tavırlarından rahatsız olsalar da onu hala lider olarak görmeye devam ediyorlardı. Bir gece, Pete akıllarında yeni bir plan olduğunu söyleyerek bir fikir ortaya attı. Mahallede yalnız yaşayan yaşlı bir kadın vardı ve bu kadın evinde birçok değerli eşyaya sahipti. Pete, gece vakti kadının evine girip tüm kıymetli eşyaları çalmayı, ardından bunları kara borsada satarak nakde çevirmeyi önerdi. Alex, bu tür bir soygunu daha önce hiç yapmadıkları için tereddüt etti. Üstelik, Dim ile yaşadığı tartışma sonrası çete içinde bir gerginlik oluştuğunu biliyordu ve daha fazla sorun çıkmasını istemiyordu. Bu yüzden, gruptaki uyumu korumak adına teklifi kabul etti.

Planı uygulama gecesi geldiğinde, çete üyeleri yaşlı kadının evine ulaştı. Lider olarak Alex önden içeri girdi. Kadını kolayca etkisiz hale getireceğini düşünse de işler planladıkları gibi gitmedi. Kadın, böyle bir saldırıya karşı hazırlıklıydı ve direnmeye başladı. Tam o sırada evde beslediği kediler de Alex'e saldırarak onu zor durumda bıraktılar. Bocalayan Alex, panik içinde yakındaki bir vazoyu kaptı ve hızla yaşlı kadının başına indirdi. Kadın yere yığılırken, çete üyeleri dehşetle olanları izliyordu. Ancak bilmedikleri bir şey vardı: Kadın, saldırıdan hemen önce polisi aramıştı. Alex hâlâ kadının başında dururken siren sesleri duyuldu ve polisler kısa sürede eve ulaştı. Çetenin diğer üyeleri, Alex'i düşünmeden hemen olay yerinden kaçarak kendilerini kurtarmayı seçtiler. Polis, Alex'i suçüstü yakaladı ve Alex mahkemeye çıkarıldı. Yargılama sonunda ağır bir ceza aldı ve on dört yıl hapis ile cezalandırıldı.

Alex'in hapishaneye girmesinin üzerinden iki yıl geçmişti. Bu süre zarfında, mahkumlar arasında suç geçmişine dair birçok hikaye duymuş olsa da, daha önce kendisi gibi saldırı ve şiddet suçlarından hüküm giymiş birinden başkasıyla fazla muhatap olmamıştı. Bulunduğu hücre, üç kişilik olmasına rağmen altı kişiyle paylaşılmak zorundaydı. Kalabalık ve gergin ortam, zaman zaman tartışmalara neden oluyordu. Bir gece, hücrelerine yeni bir mahkum getirildi. Kendini beğenmiş, fazlasıyla konuşkan biri olan bu adam, kısa sürede diğer mahkumların sinirlerini bozmaya başladı. O gece herkes uyuduktan sonra, yeni gelen adam sessizce Alex’in yanına sokuldu. Alex hemen durumu fark ederek uyandı ve aralarında şiddetli bir arbede yaşandı. Gürültüye uyanan diğer mahkumlar da olaya karışarak adamı dövdüler. Kavga sona erdiğinde, adam hareketsiz bir şekilde yerde kalmıştı. Herkes, hiçbir şey olmamış gibi yerine geçip uykusuna devam etti. Ancak sabah olduğunda, adamın hâlâ kıpırdamadığını fark ettiler. Kontrol ettiklerinde, ölmüş olduğunu anladılar. Kimse suçun kendisine yüklenmesini istemediğinden, diğer mahkumlar suçu Alex'in üzerine atmaya karar verdiler. Bir süre sonra, hapishaneye İçişleri Bakanlığı'ndan yetkililer geldi. Denetleme sırasında, hapishanenin aşırı kalabalık olmasından ve verilen cezaların mahkumlar üzerindeki etkisizliğinden şikayet ettiler. Yetkililer, mahkumları ıslah etmek için yeni bir teknik geliştirdiklerini ve bunun deneme aşamasında olduğunu söylediler. Bu yeni yöntemi test etmek için gönüllü bir mahkum arıyorlardı. Gardiyanlar, Alex'in hücresinin önüne geldiklerinde onu işaret etti. Alex, durumu tam olarak anlamasa da teklifi kabul etti.

Ertesi sabah, Alex başka bir hapishaneye götürüldü. İlk başta burası ona oldukça farklı geldi. Temiz kıyafetler, iyi yemekler ve güler yüzlü görevliler vardı. Ancak gerçekler hiç de göründüğü gibi değildi. Birkaç gün sonra, Alex'in odasına gelen görevliler onu başka bir hücreye götürdü. İşte asıl deney burada başladı. Alex, günler boyunca ağır fiziksel ve psikolojik işkencelere maruz kaldı. Onu şiddetten uzaklaştırmak için bilinçaltına çeşitli korkular işlendi. Tam iki hafta boyunca, Alex her türlü acıya ve zihinsel baskıya dayanmak zorunda kaldı. İşkence sona erdiğinde artık tamamen farklı bir insana dönüşmüştü. Ne zaman birine zarar vermeye kalksa, vücudu kontrolsüz bir şekilde titriyor ve yere yığılıyordu.

Deneyin başarıyla tamamlandığına kanaat getirildiğinde, Alex serbest bırakıldı ve evine dönmesine izin verildi. Ancak eve vardığında onu acı bir sürpriz bekliyordu. Annesi ve babası, onun uzun süre geri dönmeyeceğini düşündüklerinden odalarını başkasına kiraya vermişlerdi. Artık Alex'in burada bir yeri ve odası yoktu. Ailesi üzülerek ona durumu anlattı ve başka bir yer bulmasını söylediler. Alex, hayatında ilk kez gerçekten yalnız olduğunu hissederek evi terk etti. Alex, ne yapacağını bilemez halde sokaklarda başıboş dolaşmaya başladı. Hayatının artık bir anlamı olmadığını düşünerek intihar etmeye karar verdi. Ancak bunu nasıl yapacağını bilemiyordu. En az acı verici yöntemi bulmak için bir fikir geliştirdi: Belki bir kitapta bu konuda bilgi bulabilirdi. Bu düşünceyle şehirdeki kütüphaneye gitti. Kütüphanede dolaşırken, geçmişte çete günlerinde zarar verdiği yaşlı adamlardan biriyle karşılaştı. Adam, Alex'i tanır tanımaz öfkeye kapıldı ve ona saldırmaya başladı. Normalde Alex böyle bir durumda karşılık verirdi, fakat işkence sürecinde beynine yerleştirilen şiddet engeli nedeniyle hareket bile edemedi. Adamın darbesiyle yere yığıldı. O sırada kütüphane müdürü polisi aradı ve kısa süre içinde iki polis memuru olay yerine geldi. Ancak Alex'in karşısına çıkan polislerden biri, eski çete arkadaşı Dim, diğeri ise geçmişte düşman olduğu polislerden biriydi. Alex'i tutuklamak yerine, onu şehir dışına çıkarıp uzak bir ormana götürdüler. Orada acımasızca dövüp onu ölüme terk ettiler. Baygın halde yerde yatarken, Alex bir süre sonra kendine geldi. Güçlükle ayağa kalktı ve en yakındaki yerleşim yerine ulaşmak için yürümeye başladı. Bir köye vardığında, yakındaki bir evin kapısını çaldı ve içeridekilere yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Kapıyı açan adam, Alex'i içeri alarak ona yemek ve sıcak bir yatak sundu.

Alex ilk başta şansının döndüğünü düşündü. Ancak çok geçmeden bu adamın aslında hükümet karşıtı bir siyasetçi olduğunu öğrendi. Adam Alex'i yeni hükümetin baskıcı deneylerinin kurbanı olarak halka sunmayı planlıyordu. Birkaç siyasi arkadaşıyla birlikte, onu bir eve götürüp kapıyı kilitlediler. Ardından, onu zihin olarak kırmak için şiddet dolu müzikler dinlettiler. Bu işkenceye daha fazla dayanamayan Alex, pencereden aşağı atladı. Düşüşü ölümcül olmadı, ancak vücudunda birçok kırık ve ciddi yaralanmalar oluştu. Bilinci kapanmadan önce, hastaneye kaldırıldığını fark etti. Hastanede günlerce tedavi gördü. Bu süreçte beynine uygulanan şartlanmanın yavaş yavaş kaybolduğunu fark etti. Artık eskisi gibi şiddete karşı çaresizce tepki vermiyordu. Bir süre sonra, eski günlerine geri dönebileceğini düşündü ve kendisine yeni bir çete kurdu. Zamanla yeni çetesiyle eski alışkanlıklarına geri döndü. Bir akşam, birlikte vakit geçirirken içinde bir sıkıntı hissetti. Hiçbir şey ona eskisi kadar tat vermiyordu. Arkadaşlarından ayrılıp tek başına dolaşmaya başladı. Yol üzerinde sıradan insanların oturup sohbet ettiği küçük, sıcak bir kafeye girdi. Canı bir çay içmek istemişti. İçeriye girip bir çay söyledikten sonra oturacak bir yer ararken eski arkadaşı Pete'yi gördü. Pete, yanında bir kadınla birlikte oturuyordu. Pete de onu fark edince mutlu oldu ve birlikte sohbet etmeye başladılar. Pete, yanındaki kadının karısı olduğunu söyledi. Alex bu söz karşısında şaşkına döndü. Onun evlenebileceğini hiç düşünmemişti. O an, kafasında yeni bir düşünce belirdi: Baba olmak istiyordu. Evine döndüğünde içini garip bir huzur kapladı. Hayatında ilk kez gerçekten büyüdüğünü hissetti. Ancak baba olmak için önce bir eş bulması gerektiğini fark etti. Artık Alex için yeni bir yolculuk başlıyordu.

Otomatik Portakal - Anthony Burgess Karakterleri:

  • Alex: Kitabın ana karakteridir. Şiddet ve anarşiden hoşlanan genç çete lideridir. İşlediği suçlar sonucunda yakalanmış ve Ludovico Tekniği adı verilen bir deneyin parçası olmuştur. Deney sonrasında şiddet içeren her şeyden tiksinen biri durumuna gelmiş ve bunun sonucunda intihar etmeye kalkışmıştır. Fakat hikayenin sonunda tekrar eski düşüncelerine dönmeye başlamıştır ancak artık daha olgun düşünmektedir.
  • Dim: Alex'in çetesindeki en iri ve güçlü kişidir. Başlarda Alex'in otoritesine uymuş fakat sonradan buna karşı çıkmıştır. Alex hapse düştükten sonra polis olmuş ve ona kötü muamele edenlerden biri haline gelmiştir.
  • Pete: Alex'in çetesinin diğer üyesidir. Diğer çete üyeleri kadar şiddet yanlısı değildir ve diğerlerine göre daha olgun bir karakterdir. Çetenin dağılmasının ardından farklı bir hayat seçip evlenmiştir.
  • Georgie: Çetenin en kurnaz ve akıllı üyesidir. Alex'in çete lideri olmaması gerektiğini düşünerek onu devirmeye çalışmıştır. Bir soygun planı yapmış ve sonrasında öldürülmüştür.
  • Mr. Alexander : Alex'in şiddet uyguladığı yazardır. Alex ve çetesi bir gece onun evine saldırmış, eşine saldırarak ona büyük bir travma yaşatmışlardır.
  • Dr. Brodsky: Suçluları şiddetten uzaklaştırmak adına bilinçaltlarına korku işleyen bu yöntemi geliştirmiş ve Alex'e Ludovico Tekniği'ni uygulamıştır.
  • Bakan: Hükümetin suç oranlarını düşürmek için geliştirdiği Ludovico Tekniği'nin uygulanmasını sağlayan ve Alex'in bu deneyde denek olarak kullanılmasına karar veren yetkilidir.

Bu özet ve inceleme, Anthony Burgess'in "Otomatik Portakal" adlı kitabını okumayı düşünüyorsanız sizin için faydalı olabilir. Otomatik Portakal, şiddet yanlısı bir gencin iradesi elinden alınmış bir denek haline gelmesini anlatmaktadır. Yazar Dim karakteri ile yozlaşmış otoriteyi anlatırken Pete karakteri ile de düzene ayak uydurmayı vurgulamaktadır.